26 Mayıs 2010 Çarşamba

çok zaman geçti bu şehirde


çok zaman geçti bu şehirde
çok ekmek çıktı fırından
çok çocuk düştü top oynarken
çok kadın dayak yedi

çok zaman geçti bu şehirde
bazen ağladı insanlar tek başına
bazen yağmur oldu damlalar gökten düşen

çok zaman geçti bu şehirde
çok delikanlı bozuldu yeşillikler içinde
çok kadın bozuldu kirli pis yataklarda

çok zaman geçti bu şehirde
sahillerinde çaylar içildi çekirdekler çıtlatıldı
yollar hep farklı yerlere götürdü insanları
ama hep aynı yere döndü herkes
çünkü çok zaman geçti bu şehirde.
olmuyor olmuyor

dünya zor bana
yasamak zor
bir kutum var içindeyim
dönse devran gecse yazlar sırası ile
ben yine ordayım
gölgen bana degmez
ucuz yalanlar var herkeste
miladını doldurmuş
aglamak tek bir omuzda
aglamak utanmadan samimice
aglamak tek omuzda bırakmak kendini dürüstlüğe

çocuk karşıdan gelir günahsız
aglamak bir çocuğun omuzunda
bilirsin anlamaz ama
düşünmezde, ayıplamaz

hangi yoldasın
yol kenarına bir eski sandalye koy
bir agacın altına otur bekle
gelmek ve seni orada öylece bulmak istiyorum
aglamak istiyorum

düşünmek istemiyorum
ama olmuyor
denedim çabaladım nafile
kurtulmak zor geliyor
hatta imkansız
yakalamak tutmak istiyorum bende
senin gibi bu hayatta en az bir şeyin ucundan
ama zor geliyor
zor geliyor çocuk
sen belki en mutlu anında
ben fırtınadan kalma gökyüzü olmayı bile başaramadım hala
o fırtına ile cebelleşiyorum
olmuyor cocuk olmuyor
isterim o tepenin üstünde oluyum gene
ama olmuyor gitsem bile
yanımdaki koltuk sen kokmuyor
hep bakıyorum
kokmuyor ,sinen birşey yok senden
olmuyor cocuk olmuyor
sen bundan benden hala habersiz
gecti bir 7 sene
silmek istiyorum senin le ilgili yarınla iligili düşleri hayallari
olmuyor dedik ya çocuk
olmuyor
sen benden habersiz oldu bir 7 sene
yazık yazık ya cocuk
ne yaparsın
çaba ettim olmadı
olmuyor cocuk
varsın olması anasını satıyım

9 Mayıs 2010 Pazar

eleni

kim bilir kokunu
kim bilir sesini
kim bilir.

nafile çabalar getirmez seni

ben bilmem kader nedir
ve kimler bekler onun kapısında
bilmem bilemem

ama ben başka başka şeyleri bilirim
bir parça umudu bilirim mesela yanımda taşıdığım
ve bir parça ekmeği
ekmek açlığıma deva
umut yanlızlığıma
ben belki umuttan yana olurken
sen kaderden yana.


birde gerçeği bilirim
nafile çabalar seni getirmez,
parmaklarım,aklım hep umuttan yana
kırsam kırsam parmaklarımı
aklım çaresiz ,bir deli an bekler

eleni
ben kader nedir bilmem
ve kimler onun kapısında bekler
bilmem bilemem.


toronto -2010 mayıs 10-
not sure anybody likes it but we do ...

http://www.youtube.com/watch?v=Ya9f2M5ttGc

DAVID GRAY - NOS DE CARAID


One lifetime is long enough
Is long enough to wait
The rain like silver in my ears
Fat nothing on my plate
A bucketful of Babylon
A belly full of hate
Go to sleep my one true love
And may your dreams be sweet

Then we?ll be running
See its face beneath the glass
It murmurs on the breeze
Like a long black Cadillac
It passes ?neath the trees
What is it you?re waiting for?
Sweet love is on its knees
Go to sleep my one true love
And find your heart?s release

Then we?ll be running
Afraid of nothing
Yeah we?ll be running

Silence is golden
Here I am
I ain?t afraid of nothing
Silence is golden
Here I am

The sun above the cotton grass
Is sinking down like lead
The seagulls know the truth of it
And scream it overhead
Hold on to St. Christopher
The sky is murderous red
Go to sleep my one true love
Our glory lies ahead

Then we?ll be running
Afraid of nothing
Then we?ll be running

All wired up in a dawning ray
All wired up in a dawning ray
All wired up in a dawning ray
All wired up in a dawning ray

16 Nisan 2010 Cuma

Bir tuhaftır ya hep böyle geceler, ay yukarıda tepende disko topu gibi parlar ama sokaklar hiç senin dans pistin olmamıştır.o kadar uzak gelir ki herşey kendini sıkıntıya şartlar oturursun evinde. kapından dışarı çıkamazsın. Sigaranın keyfide bir o kadar uzaktır senden ,o son sigaranı bir türlü içemezsin , o son sigara bilirsin kıymetlidir çünkü uzaktır sana bakkal ,market; artık her ne varsa yamacın da ,mağarana yakın.evet, mağaradır ya o içinde yaşadığın yer ,sen farkedemezsin çünkü uzaktırsın kendine ,bilincin en az yatakta hasta olmuş, şuursuz yatan kadar kapalıdır.hergün kendine çıkış adresi sorarsın durmadan .istanbul gibidir anasını satıyım, gideceğin adresi başkasının tarifi ile ararsan kaybolursun .o başkasıda halbuki sensindir kendine.başkalaşmıssındır doğrusu. sokağa, insana, çocuğa, küfrettiğin trafiğe, yaşadığın şehire yabancısındır.o insanların dilleri sana bambaşka gelen şarkılar söyler.bir türlü katılamazsın o kalabalık koroya, halbuki neşelidir o insanlar ve sen hep o şarkıları söylemek istemişsindir.
zayıf adamı çizmek
uzun burnunu, kızarmış gözlerini
kadını çizmek
sevimsiz bacaklarını çarpık ,içten fokurdayan kafasını da yuvarlak

çizmek ,çizmek ,çizmek
çizzzzzzz, çizzzzzzzzz

çizmek deriz ama çizikler yetmez
adamın bir de gözlükleri vardı ;
elleri buruşmuştu ,elbisesi eskiydi ,sakalı uzundu.
görmessen eğer bilemezsin resimi


çizmek yazmak olsa keşke

resimler yarım olsa keşke
yazılanlar gibi herşeyi anlatmasa keşke
kuşku bıraksa izleyende, yarımlık hissetse bakınca tabloya insan