16 Nisan 2010 Cuma

Bir tuhaftır ya hep böyle geceler, ay yukarıda tepende disko topu gibi parlar ama sokaklar hiç senin dans pistin olmamıştır.o kadar uzak gelir ki herşey kendini sıkıntıya şartlar oturursun evinde. kapından dışarı çıkamazsın. Sigaranın keyfide bir o kadar uzaktır senden ,o son sigaranı bir türlü içemezsin , o son sigara bilirsin kıymetlidir çünkü uzaktır sana bakkal ,market; artık her ne varsa yamacın da ,mağarana yakın.evet, mağaradır ya o içinde yaşadığın yer ,sen farkedemezsin çünkü uzaktırsın kendine ,bilincin en az yatakta hasta olmuş, şuursuz yatan kadar kapalıdır.hergün kendine çıkış adresi sorarsın durmadan .istanbul gibidir anasını satıyım, gideceğin adresi başkasının tarifi ile ararsan kaybolursun .o başkasıda halbuki sensindir kendine.başkalaşmıssındır doğrusu. sokağa, insana, çocuğa, küfrettiğin trafiğe, yaşadığın şehire yabancısındır.o insanların dilleri sana bambaşka gelen şarkılar söyler.bir türlü katılamazsın o kalabalık koroya, halbuki neşelidir o insanlar ve sen hep o şarkıları söylemek istemişsindir.
zayıf adamı çizmek
uzun burnunu, kızarmış gözlerini
kadını çizmek
sevimsiz bacaklarını çarpık ,içten fokurdayan kafasını da yuvarlak

çizmek ,çizmek ,çizmek
çizzzzzzz, çizzzzzzzzz

çizmek deriz ama çizikler yetmez
adamın bir de gözlükleri vardı ;
elleri buruşmuştu ,elbisesi eskiydi ,sakalı uzundu.
görmessen eğer bilemezsin resimi


çizmek yazmak olsa keşke

resimler yarım olsa keşke
yazılanlar gibi herşeyi anlatmasa keşke
kuşku bıraksa izleyende, yarımlık hissetse bakınca tabloya insan